Hepsi bu mu? Başka çıkar yol yok mu? Hakikaten her şey bitti mi?
Kan beynime çıkıyor. Ne desem durum daha da kötüleşecek. Artık dayanamıyorum. Arkamı döndüğüm gibi merdivenlerden aşağı, dışarı, köşeyi dönüp, parka atıyorum kapağı ve önce bir zonklayan kulaklarıma müziği dayıyorum. Sonra koşuyorum, sadece koşuyorum, nereye mühim değil; yeter ki koşayım ve hiçbir şey düşünmeyeyim…
Sonunda alnımdan terler damladığında, en azından artık iple çektiğim bir şey var yine: bir duş! Ondan sonra temiz bir tişörtle kendimi yatağa attığımda aklıma İdil geliyor. Onun bana daha önce de yardımı dokunmuştu. Onu arayıp eveleyip geveliyorum ama o leb demeden leblebiyi anlıyor:
„Dert etme, ben senin adına bir mektup yazarım“. Bir saat sonra tekrar tekrar okuyorum o mektubu; o kadar hoşuma gidiyor: nazik ve ketum bir tarzı var. Üstünlüğünün bilincinde olan ve avantajlarını sahaya sürmeyi bilen biri tarafından yazılmış soğukkanlı ve mesafeli bir mektup. Bütün hikayeden kazançlı çıkıyorum!
Hala gözlerime inanamazken basıyorum altına imzamı… Hayat devam ediyor!
‚Kurumsal Yazım’: kritik mektuplar yahut iş başvuruları için bir ‚sekreter’
Nazik meseleler için bir ‚avukat’
Telefonda savunma yerine e-posta yazışması
Rol üstlenme oyunu: yaşamdaki zorlu anları önceden prova etmek
Cinnet yerine coşku